Türkiye’de Engelliler ve Denetimsiz Derneklerin Sessizliği: İşsizliğin Gerçek Yüzü
Türkiye 2025 yılına girdi. Kanunlar açık, 4857 sayılı İş Kanunu Madde 30 net bir şekilde söylüyor: özel sektör %3 engelli, kamu %4 engelli, kamu ayrıca %2 eski hükümlü çalıştıracak. Madde 101 ihlal durumunda her eksik kişi için her ay 30.081 TL ceza uygulanacağını belirtirken, 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun engellilerin haklarını güvence altına alıyor. Kâğıt üstünde her şey tamam, ama sahada gerçek bambaşka.
Görme engelli sporcular, üniversite mezunları, meslek sahibi engelliler yıllarca çalıştı, yeteneklerini geliştirdi ama iş bulamıyor. Kapılardan çevriliyor, fırsatlar ellerinden alınıyor. İşveren cezayı ödemeyi, engelliyi işe almaya tercih ediyor. Denetim mekanizması ya zayıf ya göstermelik. Hayat artık çekilmez, yaşam maliyetleri tırmanmış, alım gücü düşmüş; engelli bir bireyin işsiz kalması sadece kendisi için değil, ailesi, toplumu ve ülke için de kayıp demek.
Engellisiyle engelsiziyle biz bu cennet vatanda yaşıyoruz. Ama bazı dernekler, varlıklarını sadece isimlerinde taşıyor. Eğer engellilere faydası dokunmayacaksa, birbirlerinin açığını anlatacaklarına engelli kardeşlerinin yanında durmalı, durmuyorlarsa devlet derhal denetleyip kapatmalı. Boş yere göz boyayan, umut dağıtıyormuş gibi görünen dernekler artık bu ülkenin vicdanına hançer gibi saplanıyor. Engellilerin çektiği acılar görmezden geliniyor, emekleri sömürülüyor. Artık yeter. Bu sessizlik ve sahte dayanışma bitmeli.
Toplum hâlâ köklü önyargılarla dolu: engelliler “yapamaz” algısıyla sınırlandırılıyor. Oysa engelliler fırsat verildiğinde kendini kanıtlıyor. Görme engelli sporcular, yazılım üreten gençler, meslek sahibi kadınlar, kendi işini kuran engelli girişimciler… Hepsi çalışıyor, üretiyor, ülkeye değer katıyor. Ama iş hayatında hâlâ bir koltuk, bir masa, bir fırsat bekliyorlar.
Bir baba evine ekmek götüremiyor, çocuklarının gözlerindeki hayal kırıklığını görüyor. Bir öğrenci diplomasını almış ama kapılardan çevriliyor. Bir mühendis yıllarca çalışmış ama kimse ona şans vermiyor. Bu sesler sadece bireysel acılar değil; bir ülkenin vicdanına saplanan hançer.
Engelliler çalışırsa sadece kendileri değil, Türkiye kazanır. Ailesi, iş dünyası, devlet, toplum hepsi kazanır. Önyargılar kırılır, eşitlik güçlenir, üretim artar, sosyal yük azalır. Ama bunun için gözler açılmalı, vicdanlar harekete geçmeli. Kanunlar var ama uygulanmıyor; cezalar var ama caydırıcı değil; dernekler hâlâ sessiz kalıyor.
2025 yılında hâlâ engellilerin işsiz kalmasına izin vermek artık sadece ihmal değil; bu ülkenin geleceğine karşı işlenmiş büyük bir vebaldir. Herkes duymalı, herkes görmeli, herkes vicdanına saplanan bu hançeri hissetmeli. Artık dayı devri değil, iş devri. Engelli kardeşlerimizin çektiği acılar görmezden gelinemez, dernekler varlıklarını fayda için göstermeli, devlet denetlemeli, toplumsal adalet sağlanmalı. Engelliler kendi emeğiyle ayakta durmalı, üretmeli, yaşamını kurmalı ve ailesine umut olmalı.
Yorumlar
Kalan Karakter: