ENGELLİ MÜCADELESİNDE YENİ BİR ÇAĞ: SÖZÜ BİTENİN DEĞİL, ÇÖZÜM ÜRETENİN GÜCÜ
Engelli bireylerin, özellikle de görme engellilerin sosyal hayata tam ve eşit katılımı artık ertelenemez bir zorunluluktur. Bugünün şartları, dünün ezbere çözümlerini kabul etmiyor. Daha güçlü, daha gerçekçi, daha kararlı bir mücadele gerekiyor. Bu mücadelenin taşıyıcı kolonu da engelli dernekleri, federasyonlar, konfederasyonlar, şubeler, aileler ve bizzat engelli bireylerin kendisidir. Çünkü bu yol, tek başına yürünecek bir yol değildir.
Artık şu gerçek açıkça görülmelidir: Üretmeyen, proje geliştirmeyen, sahaya inmeyen her dernek engellilerin omzuna yük olmuştur. Bir dernek üç yılda bir seçim yapıp sadece birkaç fotoğraf paylaşmakla görevini tamamlamış sayılmaz. Bugün engelli çocuğunu okula götürmek için üç otobüs değiştirmek zorunda kalan bir annenin derdi, yarın o derneğin kapısını çalacaktır. Eğer o kapı çözüm üretmiyorsa, o kapı gereksizdir. Çalışmayan, fayda sunmayan, hareket etmeyen her dernek feshedilmelidir. Çünkü engelliler artık kimsenin vitrini değil; hak arayan, hak isteyen ve haklarını alması gereken bireylerdir.
Evde bakım hizmeti kriterleri de günümüz ekonomik koşullarına göre yeniden belirlenmelidir. Bugün bir ailede engelli bireyin yanında çalışan tek kişi asgari ücretle geçinmeye çalışıyorsa, bu gelir üzerinden hesaplama yapmak adil değildir. Hane halkı geliri değil, engelli bireyin kendi geliri esas alınmalıdır. Aksi halde yapılan yardım değil, yardım görüntüsüdür. İnsanca yaşam koşullarını sağlayamayan bir sistem, engelli bireyi korumaz; sadece sabır testine sokar.
İstihdam konusunda da aynı kararlılık şarttır. Kamuda binlerce açık kadro varken engelli gençlerin evde bekletilmesi kabul edilemez. Sınavlar yapılmalı, atamalar zamanında tamamlanmalı ve engelli istihdam kotası mutlaka artırılmalıdır. Özel sektörde de engelli çalıştırmayı bir lütuf gibi gören zihniyete karşı ciddi denetimler yapılmalıdır. Bir engellinin iş hayatına katılması, sadece kendi özgürlüğü değil, toplumun da üretkenliğidir.
Eğitim alanında da eksikler büyüktür. Görme engelli bir öğrenci, okula gittiğinde hâlâ dokunarak okuyabileceği ders materyaline ulaşamıyorsa, eğitim hakkı kâğıt üzerinde kalıyor demektir. Spor faaliyetleri yetersizse, bağımsız yaşam becerileri öğretilmiyorsa, din kültürü eğitimi erişilebilir değilse, bu boşluklar o bireyin geleceğinden çalınır. Eğitim, engelli bireyin hayata tutunma ipidir ve bu ipin sağlam olması gerekir.
Ulaşım ve erişim ise en büyük başlıklardan biridir. Bugün kaldırımın ortasına konan bir direk, bir görme engelli için sadece bir engel değil; bir tehlikedir. Sesli ikazı olmayan bir trafik ışığı, bir risk değildir; hayati bir kusurdur. Belediye otobüsünde engelli rampası çalışmıyorsa, bu yalnızca teknik bir arıza değil; insan hakkı ihlalidir. Yerel yönetimlerle güçlü iş birliği kurulmalı, sunulan projeler dosya raflarında değil sahada hayat bulmalıdır.
Tüm bunlar gösteriyor ki engelli mücadelesi, tek bir kurumun, tek bir kişinin omuzlayacağı bir yük değildir. Dernekler, konfederasyonlar, genel merkezler, şubeler ve aileler bu mücadeleye bütün güçleriyle katılmalıdır. Bir dernek pasifse, değişmeli. Değişemiyorsa, kapanmalıdır. Engelliler artık boş vaat dinlememeli, masa başı konuşmalarla kandırılmamalıdır. Çünkü bu mücadele bir hak mücadelesidir ve hak, ancak alınırsa hak olur.
Bu metin bir sitem değil; bir uyarıdır. Bir talep değil; bir zorunluluktur. Bir çağrı değil; bir yol haritasıdır. Engelli bireyin güçlü olduğu toplum, herkes için daha güçlü bir toplumdur. Değişim tam da bu satırlardan başlamalıdır.
Yorumlar
Kalan Karakter: