Kalp Gözüyle Görmek
Bakmak kolay iş… Ama görmek öyle her babayiğidin harcı değil. İnsan bazen öyle bakar ki, karşısındaki dağ olsa görmez. Çünkü göz açık olsa da gönül kapalıysa, o bakış boş bir seyirden öteye gitmez. Görmek demek, anlamak demektir; yüreğinde hissetmektir. Bir çiçeğe, bir insana, bir ana yola bakarsın; ama kalbinle hissediyorsan, işte o zaman gerçekten görüyorsun demektir.
Şimdi bir düşün… Herkesin gözü açık ama çoğunun gönlü kör. İnsanlar birbirine selam verir, ama gözlerinde sıcaklık yok. Sözler var, ama içinde samimiyet kaybolmuş. Herkes bir şeylerin peşinde koşuyor, ama kimse kimseye dokunmuyor. İşte basîret dediğimiz şey, tam da burada devreye girer. O kalp gözüdür. Ruhun feneridir. Gözün göremediğini o görür, kalbini aydınlatır.
Bugün dünyada en büyük eksiklik, kalple görememek. İnsanlar görüyor ama anlamıyor; duyuyor ama hissetmiyor. Herkes kalabalıkların içinde, ama yapayalnız. Zenginlik artıyor ama vicdan eksiliyor. Kalp gözü kapandı mı, insanın yüreği taşlaşıyor. O zaman ne bir tebessüm ısıtıyor içini, ne de bir selam huzur veriyor.
Asıl görme engelliler, kalp gözünü kaybedenlerdir. Onlar hayatın içinden geçer, ama hayat onlara hiç dokunmaz. Çünkü farkında değiller… Ne gökyüzünün mavisini fark ederler, ne bir çocuğun gülüşünü, ne bir dostun sessizliğini. Kalbiyle gören insan ise, karanlığın içinde bile ışığı bulur. Çünkü o ışık, dışarıda değil; insanın içinde yanar.
Gerçek görmek, gözle değil gönülle olur. Kalp gözü açık olan; sadece insanı değil, sevgiyi, adaleti, acıyı ve umudu da görür. İşte o zaman yaşam anlam bulur. O zaman insan, sadece yaşayan değil, hisseden olur.
Yorumlar
Kalan Karakter: