Karanlıklarımın dili
Hayat, bazen üzerimize çöken yıldızsız bir gece gibi olur. Ne kadar çırpınsak da, ne kadar yol almayau çalışsak da, yönümüzü kaybederiz. İçimizde yanan umut mumları, birer birer titreyerek söner… O anlarda, insan bir ışıltıya ihtiyaç duyar; bir yön, bir nefes, bir sıcaklık…
Tıpkı uzun bir gecenin ardından ansızın doğan bir Güneş gibi…
Sen geldin. Ne bir söz söyledin, ne kahramanlık hikâyeleri yazdın.
Sadece geldin …
Ama işte tam da o anda, tüm karanlıklarımın dili sustu.
Sessizliğin bile konuşmaya başladı yüreğimde.
Çünkü sen, yalnızca gelişinle bile dünyamı aydınlatan en büyük ışık ,
en parlak ay , en sıcak nefes oldun…
İnsan, bazen bir başka insanın umudu olabilir.
Bir tebessüm, bir bakış, bir dokunuş…
Ve bazen de sadece “ buradayım ” diyebilen bir varoluş…
İşte sen, bunu en sade ve en güzel haliyle yaptın.
Karanlıklarımı aydınlatacak bir mucizeye ihtiyacım vardı,
sen geldin…
Hiçbir şey yapmadan, yalnızca ışığını taşıyarak…
Bazı insanlar vardır ki; onlar yalnızca insan değildir.
Onlar bir mevsimi değiştiren rüzgâr ,
bir yüreğe umut eken bahar ,
bir karanlığı sabaha dönüştüren doğuştur. Ve ben…
Ben, geceme doğan bu Güneş’e her gün yeniden şükretmeyi öğrendim.
Çünkü bazen tek bir varlık, bir ömrün kaderini değiştirebilir.
Ve sen, benim geceme doğan sabah oldun…
Yorumlar
Kalan Karakter: