Korkak ve ödlekten efe olmaz. Yalancıdan hiç olmaz. Sahtekar yanından geçemez. Efe olmak zordur. Şekille, biçimle ve kıyafetle efe olunmaz.
Efelik ne yaşa bakar, ne de bedene. Efelik yiğitliktir, mertliktir. Efelik efendiliktir diyerek gerçek Efe’yi ne güzel tanımlamışlar.
Efe cesur, yürekli, ilkeli ve dürüstdür. Adam gibi adamdır.
Asla kurnaz, iki yüzlü, korkak değildir. Şahsi çıkarı için eşini, dostunu ve yol arkadaşını satmaz. Hele bir siyasetçi ise ona destek veren vatandaşın iradesine ihanet etmez. O iradeyi başkalarına satmaz.
Ne yazık ki ülkemiz kirli siyaset ortamında çıkar, menfaat peşinde koşan omurgasız, ilkesiz, onursuz ve arsız siyasetçiler o kadar çok ki say say bitmez. Bir zamanlar Erdoğan’ı en ağır şekilde eleştiren hatta hakaret eden siyasiler vardı. Şimdi onun himayesinde ya da yanında siyaset yapıyorlar. Hatta onu yere göğe sığdıramıyorlar. Bunlar Meclis Başkanı, Bakan, Belediye Başkanı oldular. Daha değişik makam ve mevkilere geldiler. Hatta bazıları çok da zengin oldu. Acaba şimdi birbirlerine yüzüne nasıl bakabiliyorlar, çok merak ediyorum.
İşte yeni bir örnek. Çerçioğlu.
Nasıl topuklu efe demişlerse, zoru görünce korktu ve kaçtı. İnsanı nasıl tanırız; "Yolculukta, zorlukta ve yoklukta." Ne yazık ki tanımış olduk.
Şimdi şunu diyebilirsiniz kaç seçimdir kazanıyor. Evet kazanmış. Ama nasıl kazanmış olduğunu iyi incelemek lazım. Evet hem partiyi hem de seçmeni kandıracak kadar çok yetenekli olduğunu ben şahsen bilmiyormuşum. Vatandaş da farkında değil. Uzun süredir vekil ve belediye başkanı olmuş. Peki orta da bir başarı var mı yok. Yani Aydın’ı bir Eskişehir yaptığını söyleyen var mı yok. Neymiş uzun süredir siyaset de. Ona bakarsan Erdoğan’da 31 yıldır siyaset de ve 23 yıldır iktidar. Bir başarı var mı yok. Kendi dedi İstanbul’a ihanet, ülke ekonomisi berbat. Şimdi Çerçioğlu uzun süredir başkan ortada bir başarı yok. Sonuç tencere yuvarlandı kapağını buldu.
Bizim halkımız çok saf ve temiz yüreklidir. Herkesi kendisi gibi bilir. En zayıf yanı kuru gürültüye, yalana, dolana çok çabuk inanır. Sonra da anasından doğduğuna bin pişman olur. İşte şimdi olduğu gibi. Erdoğan din dedi, iman dedi ve bir çok söz verdi. İktidar oldu. Ama verdiği hiçbir sözü tutmadı. Halk o çabuk inanmasının şimdi sıkıntısını yaşıyor.
Şimdi asıl konumuz dönelim.
Aslında bir öz eleştiri yapmam gerekiyor. Yıllardır Denizli-Didim arasında gider gelirim. Bir şeye canım çok sıkılırdı. Aydın sınırları içinde yol boyunca sık sık sayısız büyük boy tabelalar, üzerinde sinema oyuncusu gibi kendi resmi ve yanında kuru laflar. İşte bir tabela kendi resmi ve yanında, "Aydın için yürekten" yazıyor. Ne yürekmiş be herkes pes dedi. Ama ne kadar yürekli olduğunu Aydınlı hemşerileri gördü. Aydın çevre yollarındaki bu büyük boy tabelalar ne kadar reklamcı, şovcu, göz boyamacı olduğunu ve insanları nasıl kandırdığını gösterir. Bunu bir yerlerde yazmak çok istemiştim. Kendi kendime ülkenin bunca meselesi varken tabelaların sırası mı. Meğer kadın oyuncu olmak istiyormuş. Kendini tanıtması gerekiyormuş. Nitekim o oyunu oynadı. Kendine yakışanı yaptı. Sedat Kaya yazısında "Topuklu Efe imajıyla başlayıp, Aziz Nesin’in Zübük’üne evrilmesinin siyasi literatürdeki en net örneklerinden biri oldu" diyor.
Demek ki o süslü tabelalar ve o şov resimleri ve palavra sloganlar hep yalanmış. Bir gerçek var ki, tam bir balonmuş.
Ben tabelalara kafayı boşuna takmışım. Daha ne marifetleri varmış bilmiyormuşuz.
Çerçioğlu:
- 2 yıllık da olsa diploması var. Meslek Yüksek Okulu mezunu.
- Tam ülke siyasetine uygun bir karakter.
- Kandırmayı, yalan söylemeyi beceren, dün siyah dediğine bugün beyaz diyebilen bir karakter. Onun içinde uzun yıllar siyaset içinde kalmış.
- Siyasi şov, reklam ve göz boyama fevkalade
- CHP de siyaset yapmış ama perde arkasındaki ilişkiler dudak uçuklatıyor. Hakkında yazılan kitaba (Ergün Poyraz, Kırıklı Topuklu Efe Efe Kirli Kontes) ve yazıya(Sedat Kaya’nın "Topuklu efeden Zübüke, bir ihanetin uzun öyküsü" göre bilmediğimiz çok şey varmış. Neler varmış. CHP’deyken AKP ile hep "flört" eden. TÜRGEV’e bağışlar, Burhan Kuzu ve Bekir Kuvvet Erim ile temaslar, FETÖ davalarından tanıdık isimlerle yakınlık. Kısacası, rozet altı oktu ama kulislerdeki el sıkışmalar ampulmuş. Poyraz’ın kitabında siyasi flört den başka;
- Yolsuzluk ve usulsüz ihale iddiaları,
- MASAK raporlarına giren milyonluk kamu zararı,
- Kamu görevlilerinin hayatın olağan akışına aykırı lüks zenginleşmeleri,
- Muhalif gazetecilerden parti içi rakiplere uzanan itibarsızlaştırma kampanyası
- 15 dava açılıp sıfır ceza ile sonuçlanması ne tesadüf.
- FETÖ cüler ile dostluğu da ihmal etmemiş. FTÖ Belediyeler İmamı Erkan Karaarslan baş danışman yapmış. Artık neler döndüğünü siz düşünün.
- Daha neler var neler. İşte bir ciddi iddia. Salih Şen bir yazısında onunla ilgili olarak şöyle yazmış, "İzmir’deki FETÖ Borsası davasının itirafçı sanığı, eski AKP İzmir İl Başkan Yardımcısı Ahmet Kurtuluş; cumhuriyet başsavcılığına vermiş olduğu ifadede 'Okan Bato (eski savcı) ve Gürbüz Yüksel (eski MİT’çi), Özlem Çerçioğlu’nun yargıya intikal eden dosyalarını kapatma karşılığında, Aydın ilinde bulunan Atatürk Spor Salonu’nun işletmesini 3. şahıslar üzerinden aldılar' diyordu."
Bunlar bir belediye başkanını tanımaz için yeterli. Yani deve misali her tarafı eğri.
Hizmet başarısı ise ilde yaşayan halk takdir eder. Hala halkın şikayetleri varsa bir başarı olduğu söylenemez. En çok hizmet ve kentleşme ile ilgili sorunlar konuşuluyor. Merkez ve diğer ilçelerin durumunun bilmiyorum ama Didim’i çok iyi bilirim. Didim’in alt yapı ve üst yapı ilgili sorunları ortada. Kanalizasyon alt yapısı yetersiz, mahalle yol ve caddeleri köy yolarından daha kötü yıllardır yapılmıyor. Başvuru talepleri yalanlarla geçiştiriliyor. İlçe Belediyesi sorumluluğunda olan park ve bahçe yıllardır yapılmıyor. Sokaklar ilkel mıcır malzeme kaplamaları ile geçiştiriliyor. Koy plajlarında çevre kirliliği had safhada. Vatandaş arabası ve çadırı geliyor, konakladığı yerde tuvalet yok, duş yeri yok. Örneğin Gümüşkum koyu her iki tarafında çadır ve arabalar ile tatil yapan vatandaşların çok sağlıksız koşullarda tatil yaptıklarını göreceksiniz. İlçe Belediyesi bu konuda çok duyarsız. Bu güzelim Didim olması gereken yerde değil. Bir çok kentleşme sorunları var. O halde Çerçioğlu asla başarılı bir belediye başkanı değildir. Başarını ölçüsü Eskişehir gibi olmaktan geçer.
Ne partisi tanımış, ne de hemşerileri. Meğer Türk filmlerin de olduğu gibi her şey yalanmış. Resmen oyun oynamış bu kadar zaman herkesi kandırmış.
Resimli tabelalar bu sorunları çözseydi, Aydın ve ilçeleri çoktan modern kentler olmuştu.
NEDEN GİTTİ
Köşeye sıkışmıştı. Davalar ve soruşturmalar 3 klasör dolusu. Ya içeri atıl ya da AKP ye katıl. Çareyi korkarak kaçıp AKP ye katılmakta buldu. Artık aklanmış oldu. Katılım töreninde ne dedi?: "Cumhurbaşkanımın himayesine geldim". Artık yargı sana dokunmaz kurnaz.
Hangi yalanlara sığındı.
Katılım töreninde yaptığı konuşmada, "Yaşanan anti-demokratik uygulamaların yanı sıra hem benim temel prensiplerim olan hem de Aydınlılara ve aileme verdiğim dürüstlük, yasalar çerçevesinde hizmet, kamu ahlakından taviz vermeme ilkeleri nedeniyle CHP ile aynı yolda yürüme imkanım artık bulunmamaktadır." dedi.
Güler misin ağlar mısın. Peki gittiğin partide demokrasi var mı, dürüstlük var mı, kamu ahlakı var mı. Keşke başka yalanlara sığınsaydın. Miting sırasında belediye binasından astığı pankart üzerinde "Ranta geçiş yok" yazıyordu. Çok doğru gittiğin parti iktidarı rantla ülkeyi bu hale getirdi. Sende artık bundan sonra rantın bir parçası olursun.
CHP Aydın Mitinginde Atatürk Kent Meydanı tıklım tıklım doluydu. Meydana gelenler sık sık istifa, istifa diye bağırdılar. Çok haklıydılar. İradeleri başka bir partiye götürülmüştü. Götüreni mertçe istifaya çağırdılar. Gerçekten bunda ne ahlak var ne de vicdan. Oy vererek destekleyen 344 000 vatandaşa karşı çok büyük bir saygısızlıktır. Onların yüzüne nasıl bakacaksın. Yüzün hiç kızarmayacak mı.
Keşke hiç kıvırmadan şunu deseydi. Ben içeri girmek istemedim. O sözü aldım ve kendimi kurtardım. Ama sen partide sorunlar vardı onun için ayrıldım dersen buna kimse inanmaz. Hele himayesine geldim demen bir itiraftır. Kısaca zindandansa, geçmişimi bir kalemde silmek bana yakışır dedin ve sana yakışanı yaptın.
Çok uzattım farkındayım. Ama Aydın adına, ülke siyaseti adına çok üzgünüm. Daha çok şey yazılabilir. Düşünün bilmem ne efe demişsiniz, güvenmiş 23 yıl baş tacı etmişsiniz. Hiç sıkılmadan ve utanmadan sizi satmış ve rakip partiye geçmiş. Geçer geçmez de sizi eleştirmeye başlamış.
Gel de kızma. Gel de canın sıkılmasın. Zengin doğal kaynakları olan ülkemin geleceğini belirleyen diplomasız, sahte, yada yarım yamalak diplomalı bom boş siyasilerin olmaları, diplomalı olanlarda ise liyakat olmaması gerçekten can sıkıyor. İşte üniversitelerin durumu.
İşte ülke siyasetinde ne yazık ki bu örnekler çok. Bir örnekle yazıya son vermek istiyorum. İsveç sosyal demokrat partisinin eski genel başkanı Mona Sahlin, 1995 yılı hükümetinde Başbakan Yardımcısı iken gittiği bir mağazada görev yaptığı bakanlığın kredi kartıyla özel alışveriş yapmış, 200 kronluk (92 TL) toblerone marka çikolata satın almış. Medyada yazılınca sadece sosyal demokrat parti liderliğini şansını yitirmekle kalmamış, milletvekilliğinden de istifa etmiş. Ancak "tobleroneci bakan" olarak anılmaktan kendini kurtaramaış.
Bizdeki yüzsüzlere sesleniyorum. Adam küçük bir çikolata yüzünden onuru, şerefi ve haysiyeti için siyaseti bırakıyor.
İşte siyaset de efe böyle olur. Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az.
Yorumlar
Kalan Karakter: