DÜNYANIN HAYRAN OLDUĞU LİDER
Prof. Dr. Cevdet Bozkuş
Mustafa Kemal Atatürk
Dünya sana hayran. Nasıl hayran olmasın ki. Bir mucizeyi başarmışsın.
İşgal ve esareti bitirmiş. Çağdaş demokratik bir cumhuriyeti kurmuş. Kalkınmış güçlü bir Türkiye hedefi için kısa zamanda her alanda çok önemli devrimleri hayata geçirmiş. Dünya hayran kalmış. Ama daha sonra gelenler bu sağlam temel üzerinde bir bina yapmasını becerememişler.
MUCİZE NASIL BAŞLAMIŞ
Koca bir imparatorluk bitmiş ve son padişahı İngilizlere sığınmıştı. Osmanlı heyetinin Paris’te imzaladığı Sevr Antlaşması (10 ağustos 1920) ile Trakya ve Anadolu işgalci ülkeler arasında paylaşılmıştı. Tarihçilere göre ;
- Trakya’nın büyük bir kısmı ve İzmir Yunanlılara
- Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz Ermenilere
- Güneydoğu, Ege bir kısmı ve Akdeniz İtalyan, Fransız ve İngiliz himayesine
- Boğazlar İşgalcilerden oluşan komisyona
- Geri kalan çok az bir bölge Osmanlıya bırakılmıştı.
Kısaca Sevr koca imparatorluğun yok oluşu ve işgalin adıydı. Bu sonuç batıyı ve emperyalist devletleri ziyadesiyle memnun etmişti. Artık o güzelim Anadolu’yu aralarında leş kargaları gibi pay etmişlerdi. Kıtaları birbirine bağlayan o güzelim boğazlar artık onların kontrolüne geçmişti. İşte bu sonuç yok oluşumuz demekti.
İngiltere Başbakanı Llyod George ‘’Türkiye sahneden siliniyor diye üzülecek değiliz’’. diyordu. Daha sonra bu lafı yutmak zorunda kaldı.
Ancak bu millet ve onun kahraman evlatları tarihin her döneminde olduğu gibi asla teslim olmayı düşünmemişlerdir.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları bu antlaşmayı yok saymışlar ve antlaşmayı onaylayan Saltanat Şurası üyelerini ve imzalayan heyet üyelerini vatan haini ilan ederek yola çıkmışlar(19 ağustos 1920).
Milli Mücadele yani Kurtuluş Savaşı bu bir direnişin ve millet olarak var olabilme mücadelesinin adıdır. Yola ‘’ Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz.’’ ve ‘’Ya istiklal ya ölüm’’ azmiyle çıkılmıştı. Geri dönüş yoktu. Başarılmıştı. Anadolu esaret den ve işgalden kurtulmuştu. Bir azmin ve inancın zaferiydi. İşgalciler ve işbirlikçileri şaşkındı.
Mucize gerçekleşmişti.
Lozan Barış Antlaşması(24 Temmuz 1923) imzalanarak, tüm Dünya Yeni Bir Türk Devletinin kurulduğunu kabul etmişti.
TBMM 29 Ekim 1923 günü cumhuriyeti kurmuş ve ‘’Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir’’ demiştir.
İşgal ve esaret bitmiş, Cumhuriyet kurulmuş, devrimlerin gerçekleşmesi şahlanan bir ülke tüm dünya da özellikle Avrupa da gıpta seyrediliyordu. Kıskançlık had safhadaydı. İşgal hayalleri kursaklarında kalmıştı. Artık itiraflarda ve övgülerde sıraya girmişlerdi.
İngiltere Başbakanı Llyod George (1922) utanmış ve çok mahcup bir vaziyet de “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı. Elden ne gelebilirdi?“ demiştir.
Franklin Roosevelt(ABD Başkanı, 1928) ‘’İnsanı teslim alıcı fevkalade önderlik kuvveti vardır. O tetiktir, hazır cevaptır, dikkati çekecek kadar zekidir .’’
Daha bir çok devlet adamı benzer övgüler yapmışlardır.
Evet çok büyük bir adamdı. Dünya onun büyüklüğüne şahit olmuştu. Ülkesi için yapamayacağı şey yoktu. ‘’Ben, gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.’’ diyordu.
- Yedi düveli kurtuluş savaşında dize getirmiş büyük bir komutan,
- İşgali ve esareti söküp atarak bir mucizeyi gerçekleştirmiş kahraman,
- Yıkılmış bir imparatorluğun küllerinden bir devlet kuran bir lider,
- Cumhuriyet benim karakterimdir diyerek Cumhuriyeti kuran ve sultanlığı reddeden ilerici bir aydın,
- Zaferlerdeki stratejisi ve öngörüsü, çağı aydınlatan ilke ve devrimleri ile ezilen dünya halklarına örnek olmuş bir devlet adamı,
- Çok şık giyinen, çok araştıran, çok okuyan, her alanda kendini iyi yetiştirmiş bilge bir insan,
- 20. yüzyılın lideri.
- Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla olur.’’ diyerek güçlü bir ekonomi tam bağımsızlığın temeli olduğunu vurgulamıştır.
- Öyle bir lider ki, ülkenin her sorunu ile yakından ilgilenmiş ve her konuyu haddinden fazla önemsemiş, geleceğimizde önemli olan doğal kaynaklar için neler yapılabilir konusu hep gündemine almıştır. Tarım milli ekonominin temeli olarak kabul etmiştir. Düşünün zeytin ağaçlarını çok önemsenmiş ve o ağaçların korunması yasasının çıkmasını istemiştir.
Bugün bağımsız bir devlet olmamızı, ona ve arkadaşlarına borçluyuz.
Ama ona layık olamadık.
Beni en çok kahreden ona mahcup olmamızdır. Başlattığı kalkınma yolunda çağdaş, modern kalkınmış bir ülke olamadık. Bu zengin coğrafya, güçlü ekonomi ve kalkınmış bir ülke olmamız için fazlasıyla yeterlidir. Tek eksiğimiz yetkin ve ehil bir yönetim.
Dünyanın hayran olduğu bir lidere yakışan bir Türkiye dileği ile.
Yorumlar
Kalan Karakter: