DEVLETDE GÜÇLER AYRILIĞI İLKESİ BOZULURSA
Prof. Dr. Cevdet Bozkuş
Demokratik sistem bozulur. Sistem bozulursa her şey bozulur.
Anayasamıza göre, devlet yürütme, yargı ve yasama olmak üzere üç ayrı organdan oluşmaktadır. Bu organlar yetki, sorumluluk ve görev alanlarının sınırları güçler ayrılığı ilkesi esas alınarak belirlenmiştir. Bu organlar anayasal yetkilerini millet adına bağımsız olarak yerine getirirler.
Kanunların Ruhu isimli eserinde Montesquieu şöyle diyor: “Yargı erki , yasama ve yürütme erklerinden ayrılmış değilse hürriyet yoktur. Şayet yargı erki, yürütme erkiyle birleşirse, yargıç korkunç bir zalim kesilir”
Bu üç erki aynı kişi kullanırsa her şey mahvolur.’’
Evet aynen öyle olmuştur. Yasama ve yargının yürütmenin emrine girmesi devlet yapısını bozmuştur;
- Demokrasi uzaklaşılmış
- Hukukun üstünlüğü kalmamış
- Devlet parti devletine dönüşmüş
- Liyakat ve tarafsızlık kalmamış
- Kurumlar siyasetin emrine girmiş
- Muhalefet üzerinde baskılar artmış
- Toplum kutuplaşmış
- Dış itibar kalmamış
- Ekonomi çok zarar görmüş ve kısaca her şey bozulmuştur.
Eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar bu konuda şöyle diyor.
‘’Devlet başkanı aynı zamanda parti başkanı olursa onun gayri mesullük (sorumsuzluk) durumu kaybolur. Anayasa ihlal edilmiş olur. Hem devlet başkanlığının hem parti başkanlığının bir şahısta birleşmesinin manası diktatörlüktür. Şahıslar iyi olabilir fakat liyakatsizlikten veya iktidarın verdiği gururdan millete hizmet edemeyecek duruma düşerler.’’
***
Tüm Avrupa hatta tüm dünya ülkemin jeopolitik konumunu kıskanırken, biz bu güzel ülkeye layık olamadık. İstanbul’a ihanet ettiğimiz gibi ülkeye de ihanet ettik. Güçler ayrılığı ilkesinin bozulması, devlet yapısını bozmuş ve yarattığı sorunlar nedeniyle ülke yönetilemez hale gelmiştir. Ama hala hiçbir şey yokmuş gibi davranan yetkililer var. Bu sorumsuzluk niye, bu pişkinlik niye. Ama ipin ucu kaçmış.
Ama Cumhurbaşkanı hala ne diyor’’ Türkiye şu anda tarihinin en istikrarlı, güçlü zamanlarını yaşıyor’’. Bakış açısı bu. Gerçekleri görmek istemiyorlar. Artık ülke gerçekleri ile yüzleşecek halleri kalmamış. Çarşıya, pazara inip milletin halini görmek bile istemiyorlar. Ama yarın bu milletin yüzüne nasıl bakacaklar.
Millet de ne can kaldı ne de takat.
Millet inim inim inliyor. Yazık çok yazık. Geçen yıllara yazık.
- Açlık, sefalet
- İşsizlik
- Atanmayan üniversite mezunları
- Çiftçi, esnaf zor duruda
- Memur, işçi, emekli, asgari ücretli geçinemiyor.
- İsraf ve yolsuzluk had safhada.
- Yoksuzluk, yoksulluk, yasaklar zirve yapmış ve yozlaşma, yalan almış başını gidiyor.
Evet ülkemin acı gerçek durumu.
***
Yürütme: Cumhurbaşkanlık hükümet sistemi. Dünyada başka bir örneği yok. Yetki tek kişide. Başarı var mı yok. Ülkenin durumu ortada. Başarılı bir bakan var mı yok. Ben görmedim. Görende yok. Fakat adı şaibelere karışmış bir çok bakan var. Asıl sorun burda.
- Eski Başbakanın çocuklarının nerden kazandığı belli olmayan şirketleri ve varlıklar tartışılıyor.
- Rıza Sarraf dan rüşvet aldığı iddia edilen 4 Bakan
- Organize suç örgütleri ile boy boy fotoğrafları olan eski İçişleri Bakanı
- Kocasının şirketinden dezenfektan alan bir Ticaret Bakanı
- Koylarda orman arazilerini şirketine tahsis eden Turizm Bakanı
- Şimdiki Maliye Bakanı. Ülke ekonomisini düzeltecekmiş. Ancak Ulaştırma bakanlığından 10 milyarlık ihaleler almış iş adamı ile fotoğrafları çıktı. Bakanın iş adamının amcasıyla İngiltere de ortak şirketleri var. Ne tesadüf.
- AKP li Savcı Sayan ismini açıklamadığı bir başka AKP li için yaptığı mesajında çok büyük itiraflarda bulunuyor.’’Medyanın ve büyük şirketlerin el değiştirmelerinde etkin oluyorsun. Beş kuruş vermeden büyük şirketlere %50 ortak oluyorsun. Devlet arazilerine doymuyorsun. Yurtiçi ve yurt dışı bütün ballı işler/rantlar sende.’’ İşte iktidar ve işe gerçekler.
- Eski Bakanların bir çoğu görevleri döneminde ihale verdikleri şirketlerde şimdi yüksek maaşlarla yönetici olmaları neyin ifadesi.
- Bunlar duyulan ve bilinenler ya bilmediklerimiz.
- Haklarında idari ve adli bir işlem var mı yok. Hepsi pür pak.
İşte iktidarın hali bu. Hesap soran var mı yok. Diğer organlar yürütmenin emrinde. Güçler ayrılığı ilkesi kalmamış.
***
Yargı: Millet adına hukuku yorumlayan mahkemelerden oluşur. Öncelikli görevi denetimdir. Yürütmenin icraatlarının yasalara uygunluğunu yargı denetler. Acaba öyle mi. Bu yargı yürütmeyi denetlemez. Tarafsızlığını yitirmiştir. Yargıya güven %20 lere düşmüştür. Militan yargı oluşmuştur.
Kim diyor militan yargı. Hüseyin Çelik. AKP kurucu üyesi
Ama Adalet Bakanı nerdeyse her gün yargı bağımsızdır diyor. Ne acı bir durum. Yargı bağımsız ise;
- İBB Teftiş kurulu 2019 öncesi döneme ilişkin, incelemesi yapılan 132 dosyada, 93.7 milyar TL kamu zararı ya da yolsuzluk için neden bir şey yapılmadı.
- ABB Başkanı Mansur Yavaş, Melih Gökçek dönemindeki ihalelere dair 40 civarında yolsuzluk dosyasını savcılığa verdiklerini söyledi. Yavaş, bu dosyalardaki usulsüzlüklerin toplam güncel değerinin yaklaşık 3 katrilyon Türk Lirası olduğunu açıkladı. Bunun için ne yaptınız. Hiç bir şey.
- Şimdi 1200 defa mülkiye müfettişleri ve sayıştay üyelerinin denetim yaptığı ve hiçbir yanlışın bulmadığı İBB yönetimi için suç varmış gibi sahte gizli tanıklarla bir soruşturma yürütmesi ne kadar hukukidir.
- İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu baro davasında yaptığı savunmada;
- İstanbul Başsavcılığı görev ve yetkisini, İstanbul Barosu mensuplarını hedef haline getirmekle, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak ve korumakla yükümlü bir kurumun yöneticilerinin yaşam hakkını tehdit etme eşiğinde kötüye kullanmıştır.
- Fezleke, bir hukuki mütalaa değil, baştan sona niyet okuma ile dolu metindir. Niyet okuma, varsayım, önyargı, kin-nefret duyguları ve hukuk yerine keyfiliğin hakim olduğu karar süreci ile adalet (jurisdictio) ortaya çıkmaz. 67 bin avukatı bağrında barındıran bir kurumun temsilcisi olarak şahsım ve terör arasında bağlantı kurmak, kişiliğime yöneltilen en büyük hakarettir
Bu yargının neresi tarafsız, neresi bağımsız.
Ankara Baro Başkanı Mustafa Köroğlu yargının geldiği son durumu değerlendirdi ve şunları söyledi;
- Yargı siyasetin gölgesinde şekillendiğini, kararlar hukuku değil, siyasete göre alınmaktadır ve bu siyasal yargı olarak tanımlanır. Siyasal yargı, kuvvetler ayrılığı yok sayan, hukuku siyasetin aparatı haline getiren bir anlayıştır
- Türkiye derin bir yargı ve yürütme krizi içindedir.
- Anayasa Mahkemesi kararları tanınmamakta,
- Savcılar iddianame bile hazırlamadan hüküm niteliğinde açıklamalar yapmakta
- Gizli tanık beyanlarına dayalı soruşturmalar, özgürlüğü bağlayıcı tedbirler ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar artık rutin hale gelmiş ve basın, seyahat, siyasi haklar gasp edilmektedir. Talebimiz hukuktur, hukukun talebi ise seçimle gelmiş belediye başkanlarının, siyasilerin serbest bırakılmasını, gösteri hakkını kullanan yurttaşların gözaltına alınmaması, baroların üstündeki baskıların yok edilmesi, barış ve kardeşliğin sağlanmasıdır.
***
Yasama: Anayasaya aykırı olmamak kaydıyla her türlü konuyu kanun ile düzenleme yetkisi olan organdır. Ülkemizde bu yetki TBMM'ye aittir. En önemli görevlerinin başında;
- Kanun yapma ve değiştirme
- Yürütmeyi denetleme yetkisidir.
Meclis de çoğunluğu bulunan bu iktidar döneminde meclisin bu yetkilerini tarafsız bir şekilde kullanmadığı, yürütmeden gelen talimatlar doğrultusunda çalıştığı herkesçe bilinmektedir. Ülkeyi bu hale getiren ve bu kadar yolsuzluk iddiaları ile çalkalanan iktidarın neyini denetledi. Hangi yolsuzluğun üzerine gitti. Hangi sorumsuzluğun üzerine gitti. Doğal afetler, yangınlar, maden kazaları ve bir çok felaket oldu. Sorumlu Bakanlar ve bürokratlar hakkında soruşturma komisyonları kurarak haklarında gerekli işlemin yapılmasını sağladılar mı. Hep görevlerinde kaldılar. Hala da kalmaya devam ediyorlar.
En acı olanı seçilmiş milletvekiline bile sahip çıkmadılar.
Bu yanlış yola neden girdiler. Tek neden var o da tek adam iktidarını ve kurdukları yolsuzluk düzenini devam ettirmektir. Ülke ve millet asla umurlarında olmadı.
Bunlardan devlet adamı olur mu. Bence olmaz. Peki ne olur. Onun adını da siz verin.
Yorumlar
Kalan Karakter: