Maraş Katliamı ve düşündürdükleri
Bundan 45 yıl önce yani 1978 yılında,Aralık ayının 19-26 tarihleri arasında, Maraş katliamının yaşandığı günlerdi. Olayda resmi olmayan verilere göre, çoğunluğu Alevi vatandaşlarımızdan olmak üzere, 500’den fazla insan öldürülmüştü… Olay provokatör grupların kışkırtması ile, katliama dönüşmüştü…. 26 Aralık tarihinde ise toplam 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Biz olayların olduğu tarihte Ulucanlar Cezaevinde bulunuyorduk. Sıkıyönetimin ilanından sonra, sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanmak için Mamak Askeri Cezaevine gönderildik. Maraş. Çorum,Sivas, Elazığ, Ecevit’e Çiğli Havaalanı’nda suikast, kanlı 1 Mayıs, sağ-sol çatışmakarında ölenlerin sayısının artması, ekonomik kriz,siyasetin tıkanması, TBMM’in aylarca Cumhurbaşkanını seçememesi gibi sebepler, 12 Eylül Askeri Darbesinin başlıca nedenleriydi. Demirel’in de belirttiği üzere, sıkıyönetim toplantılarında verilen görevleri asker yerine getirmiyordu. Aksine yukarıda saydığımız olayların birçoğunun arkasında, Darbeci generaller, CIA, MIT, MOSSAD gibi istihbarat servisleri bulunuyordu. Hatta 12 Eylül darbe günü yaklaştıkça, adam öldürme ve bombalama eylemleri iyice yoğunlaştı. Aynı silahla sabah sağcı biri, öğleden sonra solcu biri öldürülüyordu. Bombalama eyleminde yakalanan bazıları, istihbarat örgütü adına çalıştığına dair belge gösterip, tahliye oluyorlardı. Hatta Ankara 1. Sıkıyönetim Mahkemesi başkanı Hamdi Sevinç, bunlardan bir kısmını tutuklamıştı. Darbeciler bir taraftan olaylara ivme kazandırırken, bir taraftanda Mamak Cezaevinde bizi tehdit ettiriyorlardı. “Dışarıdaki arkadaşlarınıza haber gönderin, bir daha dışarıda bombalama esnasında bir arkadaşımızın kılına zarar gelirse, bizde içeride hepinizi öldüreceğiz..” diyip, coplarla bize saldırıyorlardı. (Dangalaklar, sanki her akşam dışarıdaki arkadaşlarla bir araya gelip, taş oynuyorduk.) 12 Eylül darbesinin hemen ardından sağcı ve solcu koğuşlar birleştirildi. İçlerinde benim de bulunduğum bazı sağcı- solcu mahkumlar,iki kişi halinde aynı hücrelere yerleştirildik. Bazen de koğuşlarda kavga çıkartanlar hücrelere atılıyordu… Hücrelerden birinde bir solcu, Elazığ bölgesinden Ülkü Ocakları başkanı veya yöneticisiyle birlikte aynı hücrede kalıyorlar. Ve bu arkadaş Kenan Evren’e bir mektup gönderiyor. Mektubunda, Elazığ Ülkü Ocakları Başkanı ile aynı hücrede kaldıklarını ve bu arkadaşın anlattıklarına göre; Amerikalıların bu bölgede uzunca bir zamandır dolaştıklarını, bölge halkıyla diyalog kurduklarını, halkı kutuplaştırma çalışmalarımda bulunduklarını ve ülkücü gençlik olarak bu olaylarda kullanıldıklarını söylüyor. Ve Kenan’a hitaben,”Ülkedeki çarışmaların arkasında ABD var. ABD Türk gençliğini birbiri ile kavga ettirdi. Maraş, Elazığ, Çorum olaylarını çıkartanlar da ABD ve CIA’dır. Türk gençliği sağcısıyla, solcusuyla bu süreçte kullanıldı. Türk gençliği suçsuzdur.” Kenan’dan haber alamayınca aynı mektubu, Sıkıyönetim Başsavcısı Nurettin Soyer’e gönderiyor. (Şimdiki İzmir Belediye başkanının babası. Oğlu da babası gibi meymenetsizin biri) Nurettin zahmet edip bu arkadaşa cevap veriyor; “ Türk gençliği olarak uyanık olsaydınız, ABD’nin oyununa gelmeseydiniz…” Sen devlet olarak gençliğine sahip çıkmayacaksın. Gençliği ABD’ye, sermaye sınıfına ve kendine çerez yapacaksın, utanmadan da konuşacaksın. Allah (cc) huzurunda,idam olmuş, işkence görmüş, haksız cezalara çarptırılmış, hangi genç sana hakkını helal edecek..? Senin gibi hırsız konsey üyelerine, Mamak Cezaevi müdürü Raci Tetik’e, işkenceci yzb Sırrı Şuşut’a hepinize Allah (cc) kabir azabınızı vermiştir inşallah. Bin pişman olduğunuz bu halin önlemini,ölmeden, hayattayken almış olacaktınız. Şeytana uyup nefsinizin kurbanı olmasaydınız. ABD’nin oyununa gelmeseydiniz. Binlerce gencin hayatını söndürdünüz. Şerefsiz oğlu şerefsizler.