Yerel seçim atmosferi
Türkiye’de 31 Mart tarihinde yapılacak olan yerel seçimler yaklaştıkça, siyasi partiler halkı her geçen gün biraz daha germek ve kutuplaştırmak suretiyle, seçmenlerini kemikleştirmek maksadındalar. “Ne demek, oy vermeyene hizmet yok” “Ne demek, yapılan hizmetlerin hemen hepsinde kusur aramak?” Konuşmaya sıra geldiğinde,her siyasi partinin mensupları,ağızlarını tandır fırını gibi açıp, “davaaa, davaaa” diye bağırıyorlar. Hepsi de kendine göre, davanın en sağlam adamlarıdırlar…. Hangi dava ise anlamak zor. Seçildikleri andan itibaren önemli bir kısmı hangi partiden olursa olsunlar, belediyenin varlıklarından şahsi manada faydalanma noktasında birleşmiş oluyorlar. Demek ki dava malı götürmek davasıymış. Belediyeciliğin B’sinden anlamayan birçok kişi,birbirinin ümüğünü sıkıyorlar. Dava sahibi bazı başkanlar istifa edip, eski partisine en zıt partiden aday oluyorlar. Böylece yeni gidip de aday olduğu parti, siyasette dava adamlığını ispatlanmış birini, partisine kazandırmış oluyor.!! Parti merkezlerinin amacı, kazanalım iktididarımız rahatlasın veya muhalefet için kazanalım,erken seçime gidelim veya küçük partilerde de, biraz fazla oy alırsak, hiç denenmemiş bir parti olarak,seçmenin ilgisini çekeriz mantığıdır… Bu noktada halkın gündemi ile vatandaşın gündemi çelişiyor. Siyasi partiler et derdinde, seçmen ise geçinemiyoruz diyor ve can derdimde..Bu durumda seçmene düşen görev, kendisini kesip, derisini yüzecek partiye oy vermek olacaktır. Yani kendi isteğiyle,kendi kasabını seçme özgürlüğüne sahiptir.