Victor Hugo ' nün mutluluğu
Toplum içinde,insanın yüzüne karşı söylenen güzel sözler, insanın nefsini okşar, onu mutlu eder. Sizi metheden kişi, sizin nezdinizde vazgeçilmez olur… Eğer tanınmış bir zengin, siyasetçi, yazar, sporcu, sanatçı iseniz yurt çapında göklerde dolaştırılırsınız. Ancak bu iltifatlar hakketilmemişse, göklerde dolaşmanızın, bir balondan farkı kalmaz. Nasıl ki balon bir müddet sonra sönerse, siz de bir süre sonra sönersiniz. Zengin iflas eder unutulur. Hayırda bulundukları varsa, onlar bir süre sizi anarak yaşatır. Siyasetçinin hükmü seçildiği müddetçe devam eder. Sanatçılar ise popüler oldukça anılırlar. Zamanında popüler olup da, kimsesizler mezarlığını dolduran birçok sanatçı var. Adam başbakandır, sosyal medyada takipçileri binlerle doludur. Başbakanlıktan ayrılır, bu sayı önce yüzlere düşer, sonra sıfırlanır biter. Bu durum insana,”Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” sözünü hatırlatıyor. Yukarıdakiler yapılan iltifatların ne kadar gerçekçi, ne kadar balon ve ne kadar da menfaate dayalı olduklarını bilmeleri gerekir. Balon şişirmeye bayılan halk ise bu huyundan vazgeçmelidir… Yağcılık,riyakarlık da, kibirde insan karakterinin zayıf halleridir. Elbette övgüyü hakkeden, eserleriyle nesilden nesile anlatılan, gerçek değerde devlet büyüklerimiz, sanatçılarımız, yazarlarımız, halk ozanlarımız var. Onların unutulmazlığı başta halkımız olmak üzere, tüm dünya huzuruna sergiledikleri eserler sayesindedir. Önemli olan halkın sevgisinde ki gerçekliktir. ”Yıl,1887… Gazetecinin biri, Victor Hugo’ya soruyor; Eserleriniz ve siz bugüne kadar çok olumlu eleştiriler aldınız, çok övüldünüz. Bunlar arasında sizi en çok hangisi hoşnut etti? Hugo anlatıyor; ”Karlı bir kış gecesiydi. Eş dostla yiyip içmiştik. Mesafe kısa diye, evime yayan olarak dönüyordum. Fena halde sıkışmıştım. Hızlı adımlarla malikanemin kapısına vardım. Kapı kilitliydi. Var gücümle uşağıma seslendim, İgooooor.! Defalarca haykırmamak karşın İgor’un beni duyduğu yoktu… İdrar torbam Atlas Okyanusu büyüklüğüne ulaşmıştı Altıma kaçırmak üzereydim. Yaşlılık işte… Çaresiz, bahçe duvarına yanaştım, etrafa bakındım, görünürde kimse yoktu, fermuarımı indirdim ve su dökmeye başladım. Tam o sırada arkamda bir at arabası durdu. Hiç kıpırdamadan, sessizce işimi görüyordum. Arabacı nefret dolu bir sesle; Seni haddini bilmez, buruşuk o….pu çocuğu.! O kirlettiğin,Sefiller’in yazarı Victor Hugo’nun duvarıdır dedi. İşte, hayatımda duyduğum en iltifatlı söz buydu.” At arabacısının dedikleri, halkın Hugoyu nasıl beğendiğinin ve sevdiğinin samimi bir ifadesiydi.