Kars’ın Arpaçay ilçesine bağlı Küçükboğaz (eski adıyla Seydican) köyü, yayla sezonuna hazırlanırken; dağların eteğinde yıllara direnen bir yayla evi görenleri duygulandırıyor. Hamza Demirel’e ait bu ev, yalnızca taşlardan ve tahtalardan değil, geçmişin anılarıyla örülmüş bir hayat hikâyesinden oluşuyor.
Zamanı Durduran Yazılar
Yayla evinin tavanına kazınmış yazılar dikkat çekiyor. Bir tahtada “03.07.2009 Cuma – HAMZA DEMİREL” yazarken, başka bir tahtada başka bir tarihin izi saklı. Bu yazılar yalnızca bir tarih değil; o gün orada yaşanmış bir anın, bir nefesin, bir sesin işareti. Belki çocukların oyunlarından, belki ailece içilen bir akşam çayından geriye kalan izler.
Taş Duvarlar, Ahşap Kirişler ve Renkli Yorganlar
Evin içi ise sıcak bir yuvanın, kalabalık bir ailenin, imece usulü yaşanmış mevsimlerin izlerini taşıyor. Renkli örtülerle süslenmiş yataklar, tavanı örten kumaşlar, duvarlara asılan yastıklar… Her biri hem işlevsel hem de duygusal bir anlam taşıyor. Bu yayla evine adım atan herkes, geçmişten gelen bir sese kulak verir gibi oluyor.
Evin taş kapısı, ahşap eşiği bir eşiğin çok daha ötesi… Bu kapıdan giren herkes çocukluğunu, ninelerinin dizinde dinlediği masalları, sabah ezanıyla uyanıp tandır başında yapılan kahvaltıları hatırlıyor. Hamza Demirel’in bu evi ayakta tutması, aslında bir kültürü yaşatması anlamına geliyor.
Yüksek rakımlı yaylaların temiz havasında bir yandan evler onarılıyor, bir yandan da geçmişin izlerini taşıyan yapılar sessizce hatıraları anlatmaya devam ediyor. Bu yapılardan biri de Hamza Demirel’e ait, yıllara meydan okuyan ve duygularla yoğrulmuş yayla evi.
Anıların Duvarlara Kazındığı Bir Ev
Seydican Yaylası’nda yer alan bu ev, yalnızca bir yapıdan ibaret değil; aynı zamanda bölge kültürünün, çocukluk anılarının, aile birlikteliğinin ve üretim geleneğinin bir sembolü. Tavanlarına tarihlerin yazıldığı, zaman zaman anıların not düşüldüğü bu ev; bir zamanlar süt sağılan, peynir yapılan, yağ üretilen, büyükbaş ve küçükbaş hayvanların beslendiği bir yaşam alanıydı. Çocuklar burada çelik çomak oynadı, aşık tuttu, papatya topladı, güvercin uçurdu ve ip atladı.
Her taşı, her duvarı adeta Ağrı Dağı kadar ağır anlamlar taşıyan bu yayla evi, yalnızca geçmişin bir tanığı değil; aynı zamanda geleceğe bırakılan bir miras. Terk edilip harabeye dönüşmesine izin verilmemesi gereken bu yapılar, yayla kültürünün yaşayan hafızaları olarak özenle korunmalı. Çünkü burada yaşanan her anı, gelecek kuşaklar için bir tuğla gibi üst üste konarak sağlamlaştırılmalı, geçmişin izleri gelecekle buluşturulmalı.
Demirel Ailesi Geleneği Yaşatıyor
Yayla evinin sahibi Hamza Demirel, atalarından kendisine miras kalan bu yapıyı koruyarak sadece bir evi değil, bir kültürü, bir yaşam biçimini de yaşatıyor. Bu duyarlılığı ve çabası, takdiri hak ediyor. Seydican’ın dingin doğasında, yılların içinden süzülen bu ev; görenleri büyülüyor, içeri adım atan herkesi geçmişe, çocukluklarına götürüyor.
Yayla kültürünü yaşatan, koruyan ve gelecek nesillere aktaran herkese gönülden teşekkür ediyoruz. Kültürümüzün, geleneklerimizin ve anılarımızın taş duvarlarda, ahşap tavanlarda, yayla rüzgârında yaşamaya devam etmesi en büyük temennimizdir.
Yorumlar
Kalan Karakter: