Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı organizasyonunda ve Azerbaycan Kars Başkonsolosluğunun girişimiyle büyük zaferin 5. yılı dolayısıyla düzenlenen program kapsamında, Karabağ’da bulunan Kars, Iğdır ve Erzurumlu gazeteciler, Azerbaycan’ın 4 yıl önce Ermenistan’ın işgalinden kurtararak geri aldığı Karabağ bölgesindeki Ağdam kentinde bulunan şehirliği ziyaret etti.
Burada şehitlerin bulunduğu mezarlığı ziyaret eden gazeteciler, Karabağ Savaşı sırasında 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında, Azerbaycanlı sivillerin Ermenistan'a bağlı kuvvetler tarafından toplu şekilde katledişinin canlı tanıklarıyla bir araya geldi.
Serdar Ünsal: Şehit mezarlarının tahrip edilmesi insanlık dışı bir tutumdur
Gazeteciler arasında bulunan ANKA Haber Ajansı Iğdır Muhabiri Azerbaycan kökenli Serdar Ünsal da Hocalı katliamını anlattı. Azerbaycan’ın 44 günlük vatan savaşı öncesi 30 yıl Ermeni işgalinde kalan mezarlığın tahrip edilmesinin insanlık dışı bir tutum olduğunu belirten Serdar Ünsal şunları söyledi.
“Bildiğiniz gibi 1992 yılında bir Şubat ayında Ermeniler Hocalı dediğimiz şehre saldırarak, burada bir katliam gerçekleştirdiler. 700’den fazla insanı şehit ettiler. Bu şehit edilenlerin çoğu yaşlı, çocuk ve kadınlardan oluşmaktaydı. Burada katliamdan kurtulan insanlar, kucaklarında ölmüş çocuklarını dağ taş aşarak getirip Ağdam’da ki bu mezarlığa defnettiler. Maalesef Rusya destekli Ermeniler, Ağdam’ı da işgal edince bu mezarlığı da darmadağın etmişler. Bütün mezarları açmışlar, özellikle insanların mezarlarını açarak altın dişlerini almışlar. Ve Ağdam azad olduğu zaman Hocalı’dan kaçıp Bakü’de çeşitli yerlerde yaşayan insanlar buraya gelmiş ve akrabalarının mezarlarını ziyaret etmişler. Ama maalesef bu mezarların açık olduğunu ve kemiklerinin sağa sola dağıtıldığını görmüşler. Bu bir soykırımıdır, bu bir vahşettir. Hiçbir insanlık tarihinde ölen bir insanın mezarı açılmaz, ölenin dişleri sökülmez ve mezarı dağıtılmaz. Bu gerçeği artık hür dünya görmeli hak yerini bulmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Hocalı Soykırımını bir soykırım olarak tanımalıdır. Bunu biz istiyoruz ve inşallah bu gerçekleşecek. Çünkü Hocalı’da yaşanan bir soykırımdır” dedi.
Seriye Müslüm Kızı: Hocalı benim kederim ve gözyaşımdır
Hocalı Katliamının canlı tanıklarından Seriye Müslüm Kızı da gazetecilere verdiği röportajda şunları söyledi:
“Hocalı benim kederimdir. Hocalı benim gözyaşlarımdır. Hocalı’da yaşananlar dünyada misli görülmemiş bir soykırımdır. 613 vatandaşımız şehit olmuştur. 613 kişinin her birinin farklı bir hayat hikayesi vardır. Katledilen 613 kişinden 63’ü çocuktu. Ben buradan gidince 32 yaşındaydım. Bu yukarıda gördüğünüz ev benim evimdi. 32 yıl sonra evime döndüm. Döndükten sonra çok ağır hisler geçirdim. Hem sevindim hem de kederlendim. Bir zamanlar hoş bir şekilde yaşadığımız evlerinde olanda, olmayan da vardı. Ama 2024 yılı Bağımsızlık Günümüzde 28 Mayıs’ta evime döndüğümde ülkemizi yönetenler benim evime konuk oldular.”
Elizova Ceylan Ekberkızı: Biz, kendi toprağımızdan tecrit olmuş bir formda yaşıyorduk
Katliamın diğer tanığı Elizova Ceylan Ekberkızı da gazetecilere yaptığı açıklamada: “Biz Azerbaycan toprağında ve öz milletimizle, öz toprağımızdan tecrit olmuş bir formda yaşıyorduk. Sizler geldiğinizde Asgeran Kalesini gördünüz. İşte bizim o zamanki yolumuz ancak o iki kalenin orasından geçerdi. Tek yol vardı orasını da Ermeniler taşlarla örmüşlerdi. Arabalar oradan geçemiyordu. Ermeni saldırıları başladı. Ermeniler şu gördüğünüz dağlardan roketleri üzerimize attılar. O anda daha 3 ay önce evlenip yuva kuran kız kardeşimin kocası ölmüştü. O günlerini hatırlamak istemiyorum. Orada mermilerle vurularak düşenleri gördüm. Baktım ki; buz gibi çayı geçerken ayaklarım donmuş, dizlerim yaralanmıştı. Gece saat 2'de Ağdam’dan, Gence’ye geldik. Biraz onun evinde biraz onun evinde kaldık. Ne yapacağımızı bilmiyorduk ve kötü bir gün geçirdik. Her tarafta ölü ve yaralılar yatıyordu. Hastaneler yarlılarla doluydu. Öğle insan vardı ki 4 mermi yemişti. Ölüler üst üste yığılmıştı. Bizim mahalleden kimse geri dönmedi. Üç günden sonra benim kayınvalidem esirlikten geldi ve çocukların hepsi öldürülmüştü. Eşimim 17 yaşındaki öğrenci çocuğu, halasının kocası ve diğer akrabaları öldürülmüştü. Bizim akrabalarımızdan tam 60 kişi o gece Ermeniler tarafından öldürüldü” dedi.
Zennure Selimova: O gece biz Hocalılara akıldan çıkmayan bir divan tutuldu
Katliamın diğer tanıklarından Zennure Selimova da gazetecilere verdiği röportajda yaşadıklarını şu ifadelerle dile getirdi:
“Ben de o gecenin canlı şahitlerindenim. O gece biz Azerbaycanlının aklından silinmez bir parçadır. O gece kötü bir anıdır. 1992 yılının Şubat ayını 25’ini 26’sına bağlayan gece biz Hocalılara akıldan çıkmayan bir divan tutuldu. Ben de o gece evdeydim. Onu da vurgulayayım ki yeni bir aile kurmuştum. Yeni evlenmiştim ve yeni gelindim. Ermeni, buna imkan vermedi ki ben de öylece yaşayayım o evde. O köylüyüm aile kurdum ve kurduğumuz evde yaşamak isterdim. O günden bu güne 34 yıldır geçti. 34 yıl sonra bugün vatandayım. Ama o gecenin kötü sesi kulağından çıkmıyor. Orada bir iniş yolu vardı. Oraya gidene kadar gece demek oluyor ki ele belirgin bir aydınlıktı. Ermenilerin ateş açtığı o mermiler sanki bir şafak saçıyor, bir ışık saçıyordu. Biz bir çetinlikle o mertebeye gittik. Bizden başka Hocalı sakinleri de vardı. Durup çaresizce bekledik. Benim kayın validem yani eşimin annesi yürüyemiyordu. Ayaklarından yaralanmıştı. Onu yere oturttuk. Bize haber verirler ki Ermeniler sakinleşir sakinleşmez oradan kaçacaktık. Oturup biraz dinlendik ve bize haber geldi ki; artık bir oraya gidelim. Ne bileydik ki biz Hocalılar, azap eziyet ile o ata baba yurdunu böyle soğuk bir gecede terk edeceğiz. Hiçbir Hocalılı bu fikri aklına getirmezdi ve anlamazdı. Her gece tabiatta bize kan oluyordu. Kar yağıyor, fırtına esiyordu. Buz gibi çayı geçmek zorundaydık. Ne yapalım can şirindi. Etrafta çocuklarının sesini duyuyorduk. Burayı geçmeliydik. Ama ayak yalın başı açık bu çayı geçtik. Karakaya denilen yer biz Hocaların aklında kanlı kayadır. Orada çocukluğumuz ve gençliğimizin hepsi paramparça oldu. Oraya gidince boz silahlı makineler ile Ermeniler sanki bizi cengaver ve cellat gibi bize öyle bakıyorlardı. Sanki bizim kanımızı içseler doyamayacaklardı. Onlar hiçbir zaman aklımızdan çıkmaz. Ben o zaman 19 yaşındaydım ve yeni aile kurmuştum. 4 aylık evdeydim, gelindim. Yani ben çok gençken buradan çıktım. O şehitlerin kanları ve canları pahasına bugün ben artık Hocalı’dayım.19 yaşında buradan çıktım ve bugün 54 yaşında kendi toprağındayım. Bugün ben şehitlerin canları ve kanları pahasına buradayım. O şehitlerin, o şehit ailelerinin karşısında, onların önünde eğiliyoruz. Gazilere de Allah can sağlığı versin. Biz o eve gittiğimiz zaman, onların cenazeleri gözümüzün önüne geliyor. Hep onları yaşıyoruz. Biz toprağımıza geri gelmişiz ama o yaşadıklarımızı unutamıyoruz. Çok zordur unutmak.”
Yorumlar
Kalan Karakter: