İHD, ÖHD, CHP, DEM Parti, KESK, Eğitim Sen, EMEK Partisi, SOL Parti ve Devrimci 78’liler Derneği üyeleri, Valilik Parkında bir ayaya gelerek, basın açıklaması gerçekleştirdi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Kars Şube Başkanı Güldane Kılıç'ın okuduğu basın açıklamasının ardından barış zinciri oluşturuldu. Polisin geniş güvenlik önlemleri aldığı etkinlikte, katılımcılar sık sık slogan atmamaları için uyarıldı
Katılımcılar, yaklaşık 100 metre uzunluğunda barış zinciri oluşturmalarının ardından olaysız bir şekilde alandan ayrıldılar.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Kars Şube Başkanı Güldane Kılıç okuduğu basın açıklamasında, İsrail’in Filistin’e yönelik uyguladığı şiddet politikasının, uluslararası sözleşmelerin ihlali anlamına gelmekte olduğunu söyledi.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını sürdürürken gıda yardımını da engelleyerek insanların açlıktan ölmesine neden olduğuna da dikkat çeken Güldane Kılıç şunları söyledi:
“Özellikle gıda yardımının engellenmesi ile sürekli olarak Gazze’ye gerçekleştirilen saldırılarda birçok çocuk yaşamını yitirmektedir. Bu durum insan hakları savunucuları açısından kabul edilemez bir durumdur. Birçok devletin İsrail’in bu şiddet politikalarına karşı sessizliği de kabul edilebilir nitelikte değildir.
Barış süreci kapsamında mecliste kurulan komisyonun çalışmalara başlaması ve bir takım yasa değişikliklerinin gündemde olması tabii ki önemlidir. Kürt Meselesinin demokratik ve barışçıl yollardan çözülmesi ve şiddetin sona erdirilmesi amacıyla kurulan komisyonun Barış Annelerini dinlediği oturumda Kürtçe konuşulmasını engellemesi önemli bir eksikliktir. Ayrıca komisyonun çatışmanın tüm taraflarını eksiksiz dinlemesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiş olan, Silahsızlanma ve Geçiş Dönemi Adaleti ilkelerine uygun mekanizmaların ivedilikle kurulması gerekmektedir.
1 Eylül vesilesi ile bir kez daha hatırlatmak istiyoruz ki yaşadığımız coğrafyada ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller hala devam etmektedir. İnsanlar düşünceleri nedeniyle gözaltına alınmakta, tutuklanmakta ve uzun yıllar süren hapis cezalarına mahkûm edilmektedirler. Bugün birçok siyasi mahpus sadece düşünceleri nedeniyle hapishanededir. Ayrıca hapishanelerde geçmişten bu yana kronik hale gelmiş sorunlardan biri de hasta mahpusların tahliyeleri önündeki engellemelerdir. Türkiye Cumhuriyeti devleti ne yazık ki hasta mahpusların sağlık durumlarını tamamen resmi bilirkişi olan Adli Tıp Kurumu’nun Tıp etiğine aykırı olan kararlarına bırakmış ve bu nedenle de birçok hasta mahpus hapishanede çok zor koşullarda yaşamaya devam etmekte ve maalesef bazıları hapishanede yaşamını yitirmektedir. Yine Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesi özellikle LGBTİ+lere mücadelesine yönelik nefret dilinin yoğunlaştırılması da son derece kaygı vericidir.
Eğer barış sürecinin başarıya ulaşması isteniyorsa insanların düşüncelerini özgürce dile getirebilecekleri ortamların sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle her şeyden önce hapishanedeki siyasi mahpusların serbest bırakılması, terörle mücadele yasasının kaldırılması, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, hasta mahpusların tahliye edilmesi, AİHM ve AYM kararlarının gereğinin yerine getirilmesi, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi ve Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelerin eksiksiz uygulanması gerekmektedir.
Bu taleplerin tümünün barışla doğrudan bir ilgisi vardır. İfade ve örgütlenme özgürlüğü sağlanmadan barış gerçekleşemez. Bu nedenle insan hakları savunucuları olarak bu 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde de barış isteğimizi yüksek sesle dile getiriyoruz. Topluma dayatılan tekçi, ırkçı, milliyetçi ve ötekileştirici politikaların ve nefret dilinin son bulması için siyasal iradeyi insan haklarına dayalı barışçıl politikalar geliştirmeye çağırıyoruz.”
Yorumlar
Kalan Karakter: