Kars’ta birçok siyasi parti, oda ve sivil toplum örgütleri gerçekleştirdikleri basın açıklamaları ile kadın haklarını savundu.
DEM Partili kadınlar da, İl Başkanlığında bir araya gelerek ellerinde kadına yönelik şiddeti kınayan pankartlar taşıyarak, basın açıklamasının yapılacağı Vali Rahmi Doğan Parkına kadar sessiz bir şekilde yürüdü.
Burada bir araya gelen DEM Partili kadınlar ile birlikte basın açıklamasını okuyan Gülcan Alp, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele gününde, her yerde olduğu gibi bugün Kars’ta da alanlarda olduklarını söyledi.
Gülcan Alp okuduğu basın açıklamasında evlerden mahallelere, köylerden ilçelere, kentlere dek kadına yönelik şiddet ve katliamlara karşı isyanlarını örgütleyerek, Kelebekler’in özgürlük ruhuyla mücadelelerini yükseldiklerini söyledi.
DEM Partili Gülcan Alp, okuduğu basın açıklamasında ayrıca şu ifadeleri kullandı:
Bundan 65 yıl önce Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele ettikleri için katledilen Mirabel Kardeşler’in direnişi her daim bizlerin mücadele gerekçesi olmuştur.
Nitekim o gün Mirabel Kardeşleri katleden erkek egemen sistem, bugün de tüm dünyada yükselen faşizmle, kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırılarla, kadına yönelik şiddet ve katliamlarla varlığını sürdürmeye devam ediyor.
Afganistan’dan İran’a, Lübnan’dan Suriye’ye tüm dünya kadınlarına yönelik gerçekleştirilen faşist saldırılar karşısında, örgütlü kadın mücadelemizi sınırları aşarak büyütmeye her zamankinden daha fazla kararlıyız.
Afganistan’da kadınları kamusal alandan dışlayan, penceresiz odalara kapatan kadın düşmanı Taliban rejiminin, özgürlük mücadelesi veren kadınları idamlarla cezalandırmak isteyen faşist Molla rejiminin, Suriye’de çeteler tarafından Alevi kadınlara, Dürzi kadınlara yönelik saldırıların, yine yaşadığımız coğrafya da kadınlara, LGBTİ+’lara yönelik neredeyse her gün yeni bir hak gaspı gerçekleştiren AKP-MHP erkek egemen iktidarın kadın düşmanı uygulamaları karşısında bizler mücadelemizi büyütmeye devem edeceğiz.
Kapitalist erkek egemen güçlerin özellikle Ortadoğu’ya yönelik güç ve paylaşım savaşları bugün kadınların haklarından, yaşamlarından çalmaya devam ederken Öcalan’ın 27 Şubat’ta yapmış olduğu çağrıyla birlikte başlayan Barış ve Demokratik Toplum süreci kadınlar cephesinden de büyük bir moral ve heyecanla karşılanmıştır. Erkek egemenlerin savaş ve şiddet politikalarına karşı gerçekleştirilen bu çağrı bizler açısından da kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinin çağrısıdır. Kadına karşı şiddet ve katliamların artması, kadın yoksulluğunun, işsizliğinin, sömürünün derinleşmesinin savaş siyasetinden bağımsız olmadığı gerçeğinden hareketle Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını en güçlü şekilde sahiplenerek 25 Kasım’ı karşılıyoruz.
Bir yandan Barış ve Demokratik Toplum süreci devam ederken, diğer yandan kadınların haklarına ve kazanımlarına yönelik saldırıların sürmesi, bu ülkede kadınlara karşı yürütülen bir savaşın varlığını açıkça göstermektedir. Nitekim yılın ilk yarısında 136 kadın katledilmiş, 145 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Yalnızca Ekim ayında 22 kadın erkekler tarafından öldürülmüş, 79 kadına şiddet uygulanmıştır.
Daha Geçtiğimiz hafta, illimiz karsta bir kadın evli olduğu erkek tarafından bıçaklanarak katledildi.
Rojin Kabaiş cinayeti kapsamında ortaya çıkan her yeni bilgi ise, bu ülkede kadın cinayetlerinin nasıl sistematik biçimde örtbas edildiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Bugün Meclis bütçe sürecine girerken, hangi bakanlığa ne kadar bütçe ayrıldığına dair rakamlar açıklanırken, bu bütçede kadınların payına düşen yine daha fazla yoksulluk, işsizlik, şiddet ve sömürü olmuştur. Kadınları güçlendirmeye yönelik politikalar yerine, kadınların sömürüldüğü ve hatta katledildiği aile kurumuna üç kat daha fazla bütçe ayrılması bunun en açık göstergesidir. İktidarın önümüzdeki 10 yılı “aile yılı” olarak ilan etmesi, aslında bu süreçte kadın cinayetlerini meşrulaştıracağını ve kadın yoksulluğunu ortadan kaldırmaya dönük hiçbir adım atmayacağını ilan etmesi anlamına gelmektedir. Bu da, kadınlara karşı sürdürülen savaşın önümüzdeki dönemde de devam edeceğinin açık bir ifadesidir.
Ayrıca kamuoyuna sızdırılan 11. Yargı Paketi, farklı cinsel yönelimleri ve kimlikleri hedef alarak nefret suçlarını körükleyeceğini göstermektedir. Bununla birlikte Diyanet eliyle hazırlanan ve Cuma hutbelerinde kadınların yaşam biçimlerini, giyimlerini ve haklarını hedef alan açıklamaların okutulması, kadın düşmanlığının iktidara bağlı tüm kurumlar eliyle sistematik biçimde yürütüldüğünü ortaya koymaktadır.
Özellikle bugün bu topraklardan başlayarak, ülkenin dört bir yanına yayılan özel savaş politikalarının devam ediyor olması, kadınların yaşam güvenliğinin olmadığını açıkça göstermektedir. Kolluk güçleri ve çeteler eliyle işlenen suçların cezasız kalması, faillerin “iyi hal” indirimiyle ödüllendirilmesi, kayyım rejiminin sürdürülmesi tüm bunlar kadınlara açılmış topyekûn bir savaştır. Ancak kimsenin kuşkusu olmasın; bu saldırılara karşı biz de topyekûn bir mücadele yürüteceğiz.
Bizler bu inanç ve kararlılıkla, Barış ve Demokratik Toplum çağrısını en güçlü şekilde sahiplenerek, kadına yönelik şiddet ve katliamlara, kadın emeğinin sömürülmesine, tecrite, savaşa, kayyım gaspına karşı felsefemize olan inancımızla Şiddetin Karşısında Eşitlik ve Özgürlük İçin Bir Aradayız! Dün olduğu gibi bugün de yarın da mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Yorumlar
Kalan Karakter: